Yurdumuz sahillerinde tekne ile dolaşarak yapılan turların mavi yolculuk olarak anılması beni hep üzmüştür. Kıyılarımızın eşsiz turkuaz tonlarının nedeni, kıyılarımızdan farklı yeşillerinin yansımasıdır. Yemyeşil kıyılarımıza haksızlık edilmemesi için bu turların mavi yeşil turlar olarak anılmasını rica ediyorum.
Sizlerle geçen hafta (ağustos 2011) Gökova’da yaptığımız bir Mavi yeşil yolculuğu paylaşmak
istiyorum. Okuyunca sizin de hevesleneceğinize eminim. Bu arada grubumuzda yer alan tekne düşünürümüzden (TD) sizlere özlü sözler aktaracağım. Bazılarını kolayca anlayabilirsiniz ama bazıları anlamak için işlemcilerinizi sıkı çalıştırmanız gerekecek
“Bu yolculuğumuzda tıpkı kendi alevinde eriyen mum örneği, aysberglerin kendi derinliğinde boğulduğu bir dünyayı fark etmek, için
bir hafta süremiz vardı. Bu hafta, gerçek dünya dışında geçen fantastik ve felsefi bir hafta olacak”. TD
1. Gün: Sabah saat 11 de Bodrum sahilinde bulunan Tepecik Camii nin arkasındaki Starbucks ta buluştuk. Hava çok sıcak olduğu için buzlu kahvenin doyumsuz tadı içimizi serinletti. Yola çıkma heyecanımıza su serpti. Saat 14 te teknemizin hazır olduğu haberi geldi. Yasin 1 adlı teknemize binerek, coşkuyla çıktık yola. Liman çok sıcak olduğu için Bodrumun curcunasından çıkar çıkmaz hemen Bardakçı koyunda bir yüzme
molası verdik. Yüzmek için nefis bir yer. Hepinize öneriyorum. Yüzme ve 5 çayı sonrası 40 dakikalık bir seyirle ilk gece konaklama yerimiz olan Kissebükü ne geldik.
Bodrum’un Mazı Beldesi sınırları içerisinde kalan doğa mirası Kissebükü Koyu bildiğiniz gibi ‘Doğal Park’ ilan edilmişti. Bu nedenle hiç bir tesis yapılmasına izin verilmemesi ve doğal çevrenin zarar görmemesi hepimizi çok mutlu etti.
2. Gün: Mavi yeşil yolculuğun en sevdiğim bölümü ay ışığı örtüsü altında uyumak ve sabah erken saatte dalga sesleri ve kuş cıvıltıları düeti ile
uyanmaktır. Yıldızların altında otururken teknenin düşünürü dedi ki:
“Bu akşam bütün yıldızları toplayıp onları tekrar yakamoz olarak denize
saçmak istiyorum” (TD) Bu cümle beni çok etkiledi.
Teknemizin bir düşünürü olması çok etkileyiciydi. Kendisinden bu veciz sözleri sürekli not almasını rica ettim. Hep denir ya “söz uçar, yazı kalır”. Şu anda yazma nedenim de bu güzel anıları kalıcı hale getirmek ve paylaşıma açmaktır. Yazı asistanım Kaan bir akıl kutusu. Günleri ve girdiğimiz koyları hiç unutmuyor.
Yanda gördüğünüz Gizem ise konu mankeni. Hem de teknemizin kadife sesli vokali. Yakında CD leri piyasada kapışılınca bu yazdıklarımı okuyup, adam haklıymış diyeceksiniz. Biz de “biz onunla mavi yeşil turda birlikteydik” diye böbürleneceğiz.
Evet dönelim turumuza, Kissebükü nde yaptığımız zengin kahvaltı sonrası mavi yeşil yolcuğumuza tekrar koyulduk. Bu gün Gökova körfezini ortadan keserek, karşıya 7 Adalar bölgesine gideceğiz. 7 adalar gerçekten mavi tonlarının yeşil tonları ile kucaklaştığı doğaüstü bir cennet. Gün boyu 7 adalar arasında kuytu köşelerde dolaşıp, serin sularda serinledik. Akşam Küfle Koyunda demirledik. Burada derin denizin ortasındaki sığlıklarda koşarken, denizin yüzeyinde koşuyor hissini yaşadık. Hatta bir arkadaşımız bu sığlığın üzerinde göbeğinin üzerinde yatarak oğluna “Bak Kaan havada uçuyorum” diyerek seslenerek olayın fantastik görüntüsünü vurguluyordu.
3.Gün: Küfre nin suyu biraz çırpıntılı olduğu için Tuzla ile Löngöz arasında adsız bir girintiye demirledik. Ve güne coşkuyla başlamamızı sağlayan kahvaltımızı yaptık. Günlük hayatlarında sürekli sağlıklı beslenme psikozu yaşayan tekne grubumuz, yağlı peynir çeşitleri, krem çikolata, fındık fıstık ezmeleri, sucuklu yumurta, tereyağı ve reçellerle donatılmış kahvaltı masasında mutlulukla gülümsüyorlardı.
4. Gün İngiliz Limanı veya gerçek adıyla Değirmen Bükü. Bildiğiniz gibi İngiliz Limanı 2. Dünya savaşında İngiliz savaş gemilerinin burada saklanmasından dolayı bu isimle anılmaktadır.
Burada yatların demirleyebilmesi için uygun ve korunaklı birçok irili ufaklı koy bulunuyor. Girişte Sadun Boro nun yaptırdığı Deniz kızı heykeli grubumuzu selamladı. Geceyi Okluk Koyu karşısındaki bir koyda geçirdik.
5. Gün: Sabah büyük bir heyecanla Sedir (Kedrae) Adasına hareket ettik. Grubumuzdan bazıları Kleopatranın kendilerini orada beklediğine inanıyordu. Daha felsefi düşünen arkadaşlar ise bu dünya mirasına yaklaştıkları için mutluydular. Eşine başka hiçbir yerde rastlayamayacağınız
küçücük bir kumsalı ve olağanüstü berrak bir suyu olan bu ada adeta bir açık hava müzesiydi. Şehir surlarını, Dorlar`dan kalma tapınağı (daha sonra kiliseye çevrilmiş), 1.500 kişilik antik tiyatroyu ve kubbeli yapıları görmeye çalıştık. Etrafa saçılmış kırık sütunların, üzerine resimler yapılmış, kabartma ve rölyeflerle dekore edilmiş taşların arasında yürüdük.
Adada bulunan Kleopatranın yüzdüğü plajda biz de yüzdük. Rivayete göre Antonius, özel olarak bu kumu Mısır`dan gemilerle Kleopatra için taşıtmış. Bunu aklım aldı. Çemberli taşlar, dikilitaşlar taşınabildiyse, kumda taşınmış olabilir. Hem de kumu taşımak çok daha kolay. Aklımın almadığı sadece Mısır da bulunan bu kumun taşındığı bu adada nasıl
binlerce yıldır kalabilmesidir. Adanın turkuaz sularından karşıdaki adanın arkasından demirlemiş teknemize yüzerek
döndük. Daha sonra Karaca Söğüt Köyüne hareket ettik. İlk defa karaya ayak basmanın heyecanı ile markete koşarak eksiklerimizi
tamamladık. Aslında bu şirin köy Marmaris`e sadece 20 dakika mesafede ve karayolu bulunuyor.
6. Gün: Bu sabah farklı mavi kristal sularda yüzmek için Tuzla Koyu`ndayız. Sabah gözünüzü açar açmaz kristal sularda yüzümüzü yıkamak özel bir keyif. Günler birbirine benziyor, şahane, deniz, bol yüzme, süper beslenme hem yiyeceklerle, hem dostluklarla
“Tam o sırada gök kuşağından
kement yaparak kuyruklu yıldızları yakalamak, tüm toplum bireylerinin dilek
tutabilmesi ve hayallerine kavuşabilmeleri için birer birer serbest bırakmayı
diledik” (TD)
7. Gün: Artık dönüşe geçiyoruz. Gökova körfezini dikey olarak keserek Orak adasına geldik. Çökertme Koyuna uğrayamadık. Geride tekrar gelip
görmek istediğimiz koylar kalması beni mutlu etti. Çünkü bu yolculuğu tekrar tekrar yapmak istiyorum. Bodruma yakın bir koyda geceledik. (Yanımda Kaan olmadığı için koyun adını yazamadım). Bu koyda 3 tekne bordalayarak birlikte veda gecesi yaptık. Yan teknede gitarist, baterist, DJ, bale grubu bulunması bizim için büyük bir şanstı. Hazırladıkları veda şovu görmeye değerdi.
8. Gün Sabah uyandığımda Bodrum limanına girmek üzereydik. Yolcular ayrılma zamanı geldiği için hüzünlü, yorgun; tekne ekibi ise 2 saat sonra yeni misafirlerle tekrar yola çıkmak için telaşlıydı. Saat 9:00 da gerçek hayata döndük.
“Hepimizin bir çeşit renk körü olduğu bu yolculukta, her günümüz birbirinden çoşkulu ve birbirinden neşeli geçti. Sıradan yaşamlarımızda, zamandaki her anın peşinde olan bizler, bu turda andaki zamanı yakalayabilmeyi öğrenerek vakit geçirmeye çalıştık.” (TD) Teknemizdeki düşünürün ne demek istediğini tam anlayamadım. Ama sizin proses etmeniz için iletmek istedim.
Hepinize elinize iyi bir fotoğraf makinası alarak, mavi yeşil tura çıkmanızı öneriyorum.
Ama önce bizimki gibi sevgi dolu, bir ekip oluşturmanız gerekiyor. Olmazsa olmazlar ise:
- sevgi, zeka ve
hoşgörü sarmalı olarak tarif edebileceğimiz bir tur lideri, - özverili, candan,
enerji ve sevgi dolu bir F&B (food and beverage) sorumlusu, - Sizin göremediklerinizi gören ve veciz sözlerle size
gösteren, hissedemediklerinizi hisseden ve size aktaran beyin hücrelerinizi
zorlayan bir tekne düşünürü, - En önemlisi maksimum sevgi ve saygı yüklü kafa dengi
dostlar
Sevgilerimle
Prof.Dr.
Cemal Cingi
Ağustos 2011