Trabzon havaalanına Onur Air ile yaklaşın 1:45 dakikalık bir yolculukla ulaşıyoruz. Buradan 2:30 dakikalık bir servisle sırasıyla Of, Rize, Pazar, Çamlıhemşin üzerinden geçerek Ayder yaylasına ulaşıyoruz. Yol üzerinde sahil sahil şeridinden ayrılıp dağlar istikametine trafik tabelaları yardımıyla da ulaşabilirsiniz. Sahilden yukarı doğru Fırtına deresi önce solunuzda sonra sağınızda kalacak şekilde ilerliyorsunuz. Derenin tarafını değiştirdiğiniz köprü üzerinde kalıp karşıdan görünen kemerli köprünün fotoğrafını çekebilirsiniz.
Zamanınız varsa dere üzeinde Rafting yaptıran ticari gruplar’la temas kurup bu ekstrem sporu deneyebilirsiniz. Rafting için acemi ve ileri düzeylere ait değişik parkurlar dere üzerinde bulunmakta. Karnınız acıktıysa Osmanoğlu tesislerinde alabalık, Laz böreği, Mura deneyebilirsiniz. Osmanoğlu tesislerinin tabelası tesisi geçtikten 100 metre sonrasına çıkar ve geridedir diye yazar, bölge insanının espiri gücündendir sakın yanılmayın.
Ayder yaylası Rizenin Çamlıhemşin ilçesine bağlı olup Kaçkarlar milli parkının içindedir.Kaçkarlar aslında Rize (Çamlıhemşin )ve Artvin (Yusufeli ) illeri içerisinde dağ kümesidir. Biz Çamlıhemşin üzerinden ulaştık fakat Yusufeli tarafından’da yürüyüş etapları mevcut. Çamlıhemşin Rize’nin hacim olarak en büyük nüfus olarak en küçük ilçesi olup Fırtına deresi kenarında kurulmuş tipik sevimli bir Karadeniz kasabası görünümündedir.
Ayder’de kaldığımız 5 günlük süre içinde Koru Hotel de kaldık. Kongre hotelimiz Haşimoğlu buranın en büyük ve eski oteliymiş. Yayla otellerinde herhangi bir güvenlik sorunu gürültü vb ile karşılaşmadık,
fakat çok üst düzey otelcilik hizmeti beklememek gerekiyor. Çadırdan
daha rahat olduğu ise su götürmez bir gerçek. Bazı Oteller tepede olup ulaşımları Teleferikle sağlanmakta, dileyen
yürüyüş yolundan tepeye yürüyebildiği gibi dileyende teleferik kullanabiliyor. Teleferik’le ulaşılan otellerden Pelit
Hotel’i, Yola daha yakın olarakta dağ evi mimarisi ve güzel atmosferiyle
Kuşpuni Otel’i beğendim. Ayderde ayrıca şifalı kaplıca tesisi ve içerisinde Fitness centre’ ı bulunan bir kompleks’te
12 ay çalışıyormuş.
Merkezinde bir sürü çadırcının hayatlarından memnun kaldıklarını gördüm ve Çadır merakım depreşti. Çadırcılar için etrafta birsürü Cafe , Restaurant, Tuvalet mevcutu. Eğer sadece Ayder’in merkezinde kalacaksanız 1 gece
konaklama bile fazla gelebilir.
Günübirlik ana yolunda yürüyüp Gelintülü
şelalesi önünde Fotoğraf çektirip Uzungöl ve Sümela yı görerek Trabzon
istikametine geri dönebilirsiniz ( Benim 7 yıl önce yaptığım gibi) .
Fakat amacınız Kaçkarlar’da bu vahşi doğada zaman geçirmekse 1 hafta bile size
yeterli gelmeyebilir. Zaten Kaçkarların asıl güzelliği daha yukarılarda ve yaylalarda diye düşünüyorum. Kaçkarların
tadına varmak için bu yaylaları bireysel keşfetmeniz çok zor birazda riskli olabilir. İllaki bireysel gezme niyetindeyseniz yanınızda mutlaka GPS
bulundurmanızı tavsiye etmekle birlikte dağlarını bazı kısımlarında telefonlar’da çekmeyebiliyor. Zaten yayla yürüyüşü yapılacak parkurlara
ortalama 1 saat süren ve oldukça kötü dağ yollarından minübüsle ulaşıyorsunuz.
Buraları kendi imkanlarınızla yada arabanızla bulmanızı tavsiye etmiyorum çünkü
Off Road 4*4 araçlarının bile zorlanacağı yollardan geçiyorsunuz, genede tercih sizin. Burayı tur ve rehberle gezmek isterseniz bizi
gezdiren Bukla tur yada King of Kaçkar diye tabir edilen Mehmet Ali amca ya
bireysel olarak ulaşabilirsiniz. Günlük rehber ücretinin 300 YTL olduğu bunu
dilerseniz 1 kişi dilerseniz 12 kişi katılın aynı olacağını net’te
okudum. Biz kaldığımız 5 gün boyunca
sabah 7:30- 10:00 arası toplatılara katıldık sonrasında 16:00 ya kadar yayla
yürüyüşleri yaptık ve 16:00- 20:00 arası’da bilimsel toplatıların öğleden
sonraki bölümüne katılıp çok büyük keyif aldık. Aşağıda sizlere her gün devam
ettiğimiz yürüyüş parkurlarından kısaca bahsetmek istiyorum:
1. Gün Polaksur yaylası ve yürüyüş parkuru: Yaklaşık 70 kişilik grubumuzun ortalama
hızına göre 4 saat kadar çıkış ve iniş sürdü. Çıkış aslında nisbeten düz bir
vadi tepesinde devan etti.
Burada çok güzel vadi ve zirve fotoğrafları çektik.
Bu parkur Kaçkar’ın zirvesini en yakından gördüğümüz parkurdu. Yaklaşık deniz
seviyesinden 2400 metre yükseklikte olup 3930 metre olan zirveyi oldukça
yakından görebiliyorsunuz. Parkur’un nisbeten zor olan tarafı inişi olup Ladin
ağaçlarının arasından oldukça dik ve uzun bir parkurdan iniyorsunuz. Bu parkur
değer 2 gün yürüdüğümüz parkurlarla kıyasladığınızda bence en zor olanıydı
fakat gerçekten çok keyifliydi.
2. Gün Avuser köyü ve Gölü: Arabayla ulaşımı en sor fakat bence en zevkli
ve keyifli parkur buydu. Münibüsle yukarı çıkarken solumuzda kemerli kaçkar denen zirveden sonraki 2. Yüksek
noktayı net bir şekilde görebildik. Aşağı Avuser köyünün içinden geçip
yukarı Avuser köyünde minübüs’ten indik burada Cafe ve köfte
yiyebileceğiniz mekanlar mevcut.
Biz Bedu Cafe de ekmek arası soğanlı köfte
yedik güzeldi. Avuser köyleri sakinleri
kar ‘ın daha farklı zamanlarda gelmesi sebebiyle oturanlar aynı kişiler
olup bir nevi yazlık – kışlık gibi kullanmaktalar. Buraya zamanında elektirik
götürülemediği için köylüler kendi hidroelektrik tesislerini dere kenarına
kurmuşlar.
Kışın kablolar’ın soğuktan zarar görmemesi için direklerden kendileri koblolarını topladıklarını öğrendiğimde bölge insanının konulara pragmatik yaklaşımına bir kere daha hayranlığım artıyor.
Yukarı Avuser köyünden kısmen dere kenarında yaklaşık 1:30 dk lık bir tırmanış
parkuruyla muhteşem Avuser gölüne ulaşıyorsunuz. Bizim buraya ulaştğımız Temmuz ayında etrafta kar birikintilerini görmek mümkün.
Gölün suyu buz
gibi fakat girdik hatta yüzdük ( fakat 1 dk bile yüzmek çok zor) . Gölün buz gibi suyunda tüm yorgunluğumuzu unutmuş ve ayak ağrılarımızı geçirmiştik. Gölün etrafında çadır kuran kampçıları gördük ve hayran kaldık. Kurulandık ve çıktığımızın yarısı kadar bir sürede aşağı indik.
Çıkış oldukça dik olduğundan inişte çok daha az zorlandık. Yollarda bir sürü
çiçek kelebek makro çekimleri yaptık. Yukarı Avusor’ a ulaşıp burada çay içip
minübüslerle tekrar Aydere geri döndük.
3. Gün grubumuz’a 2 alternatif sunuldu: Huser ve
Kaçvaç yayla yürüyüş parkurları. Huser diğerine göre 1 saat daha uzun olup iniş
parkurlarında ikisi birleşmekteydi. Ben ve çoğunluk kolay olan Kaçvaç’ ı tercih
ettik fakat Cemal hoca ( Cemal Cingi) gibi doğuştan sporcular zor olan Huser ‘
e yürüdüler.
Kaçvaç’ ta ladin ağaçları
arasından ve orman içinden yürüyorsunuz. Parkurun uçurum kenarında ve kısman
dik ve orta zorlukta olabilecek kısımlarında biraz dikkatli olmak gerekiyor,
fakat genede çok güvenli bir yürüyüş parkuru olduğunu söyleyebilirim. Yaklaşık 1:30 dk süren çıkış ve yürüyüş
sonunda Avuser deresi ve şelalesine ulaşıyorsunuz. Çok büyük bir şelale yada
dere beklemeyin fakat genede serinlemek isteyenler için göletlerine bazı
turistlerinde girdiğinden cesaret alıp bizde serinledik ve keyif aldık.
Şelalelerden iniş bir dağ yolu araba parkurundan yapılmakta olup oldukça
keyifliydi. Bu parkur ayrıca diğer ilk iki günkü parkurlarla kıyasladığımızda
Ayder’e en yakın parkur olup inişi devam ederek direkt otelimize kadar
sürdürdük. Nisbeten en erken ( saaat 15:00 ) gibi otelimize ulaşıp kıyafet
değiştirip çay içtik ve Mura yedikten sonra vakitlice saat 16:00’
toplantılarımızın öğleden sonraki bölümüne yetişebildik. Kendi sunumumu
sabah’da bitirmem sebebiyle oldukça relaks bir şekilde son oturumlarıda
tamamladık.
Kongre olarak 1. Gün sonrası Çise
restaurant akşam yemeği ve sonrasındaki müzik ve horon oldukça keyifliydi.
Karadenizde horon çok farklı bir kültür. Bulaşıkçı kadın eteğini toplayıp
horona girim sonrasında çıkıp işine devam edebiliryor. Garsonlar “ horon var
daaa” deyip yemek servisini durdurabiliyorlar. Burada tüm bunları gayet normal
karşılayabilip ortamdan çok keyif
alıyorsunuz
Kongrenin 2. Günü Ayderin en iyi
restaurantın’da akşam yemeği yedik burada madalyalarımızı almanın coşkusuyla
gene horon’ a katılıp büyük keyif aldık.
Aydere ulaşamamızın 5. Gününde dönüş için yola çıktık. Trabzon havaalanına 2:30 dk süren bir yolculukla
bagajlarımızı teslim edip şehirde gelmişken karadeniz pidesi ve kısa şehir turu
yapmak için taksi’ye atladık. Şehrin merkezi havalanın’dan 15 dk sürüyor ve 20
TL yazıyor. Şehrin merkezin’de Trabzon pidesinin en meşhur yeri olduğu söylenen Çardak Pide Salonunda
kıymalı Karadeniz pidesi yedik. Gerçekten hem kıyması ve hemde hamuru çok
güzeldi. Karadeniz pidesi deyince kıymalı, peynirli ve pastırmalı yapıyorlar ve
gerçekten buraya gelmişken kalori hesabına girmeden denemenizi tavsiye ederim.
Pideci’den çıkışta Trabzon’un çarşısında kısa bir tur yapıp dönüş yolunu biraz
daha uzatarak merak ettiğim Faroz semtini’de görecek şekilde hızlı bir tur
yaparak ( Faros’u geçtikten sonra yol kenarında Ayasofya müzesinin uzaktan
fotoğraflarını çekmenizi tavsiye edebilirim )sahil yolundan havaalanına geri
döndük.
Havalanın’dan çıkışta bu yemek ve hızlı Trabzon turumuz toplam 2 saat
sürdü. Ayrıca geçmiş tecrübelerimden
özellikle benimde çok tercih ettiğim THY ( bence dünyanın en iyi 5 havayolundan
birisi olup milli gururumuz ama Yurtdışında!) gene uçakların seferlerini
birleştirmek suretiyle rötar yapmış. Özellikle iç hatlarda eğer Antalya, Adana
Trabzon gibi gün içinde çok sefer yapıyorsa bu sıklıkla olabiliyor. Bu sepeple
ben iç hatlarda diğer Havayollarını ( Onur, Atlas, Sun Ekspress vb ) tercih
ediyorum ( Yurtdışında tercihim tabiiki THY ) Bu sebeple THY ile bizden 1:30 dk
daha erken kalkması gereken arkadaşlarımızla aynı zamanda İstanbul’a inip Trabzon şehir turu’da artı’mız
oldu.
Yüksek irtifa’ dan deniz seviyesine geldiğimizde birazda virajlı yolun etkisiyle ilk gün hepimiz biraz
bulantı ve dizzenes ( fenalık hissi) tarzı şikayetler hissettik fakat
bu saateler içerisinde geçti, sonraki günlerde artan kan oksijen taşıma
kapasitemizle kendimizi yeniden doğmuş gibi hissettim.
Bu güzel kongre ve ortamı sağlayan Cemal Cingi hocamıza’ da yazımın sonunda ayrıca teşekkür etmeyi borç bilirim
Sağlıcakla kalın
Yazan: Seçkin Ulusoy
E mail: endokbb@hotmail.com