Tayland, arkadaşlar arasında daha çok bayi toplantılarının favori mekanlarından biri olarak nam salmış bir yer. Ama, biraz düşününce, Uzak Doğu kültürü,ünlü Thai masajı,denizi, egzantrik alışveriş ortamları ile benim için de oldukça cezbedici bir destinasyondu. Böylece gitmeye karar verdim.
İstanbul’dan başladığımız 9 saatlik uçak yolculuğunun ardından Bangkok Suvarnabhumi havaalanına indik. Dünyanın en büyük cam tavanlı havaalanı ve tam bir mühendislik ve mimari harikası. Dönüşte daha çok inceleme imkanı bulduğum bu havaalanını hakkıyla gezmek için tam bir gün gerekir.
Havaalanından dışarı çıktığımızda ülkenin havasıyla da tanışmış oluyoruz. İlk etapta insanın nefesini daraltan oldukça nemli ve sıcak bir hava. Bizi bekleyen otobüsümüzün önünde yerel kıyafetleriyle bizi karşılayarak, bize taze orkideden kolyeler takıp özgün selamlarıyla içeriye buyur eden nazik Thai hanfendinin jesti güzel bi karşılama merasimiydi. Böylece ülkedeki ilk izlenimimiz büyüleyici oldu.
Otobüsümüzle şehir merkezindeki Amari Atrium Hotel’e ulaştık. Otele yerleşip biraz dinlendikten sonra 2 saatlik bi konferans dinledik. Daha sonra akşam yemeği için Silom Caddesi üzerindeki Basilico Italian Restaurant’a gittik. Yemekler Akdeniz mutfağındandı. Yemek sonrası aynı cadde üzerindeki Patpong’a gittik. Rehberimiz Tayland’da taksi ve alışverişte sıkı pazarlık yapmamızın olmazsa olmaz olduğunu anlattı.
Patpong, turistlerin en çok uğradığı yerlerden olup 150-200 metrelik iki yanı barlarla ve daha çok çanta satan dükkanlarla çevrili ortasında 3 sıra tezgah olan bir sokak. Gece pazarı akşam saat 7 ile 12 arası açık. Her zevke göre taklit ve etnik çantalar, ahşap işleri, yarı-değerli taşlardan yapılma takılar, 1.sınıf taklit saatler, altın,gümüş takılar,ipek ve pamuklu tekstil ürünleri, sabunlar,mumlar ve daha birçok şeyi burada bulmak mümkün. Bu sokak Patpong adlı Çin asıllı bir aileye aitmiş. Burası şehrin en büyük caddesi olan Skumwit Caddesi’ne ( Bangkok’un İstiklal Caddesi yada Kızılay Meydanı, yada Alsancak-Konak bölgesi gibi ) oldukça yakın ve mutlaka görülmesi gereken yerlerden.
Bangkok’ ta gece hayatı için kaliteli mekan arayanlara Skumwit Caddesindeki Q bar ve Zitton rehberimiz tarafından önerildi. Mekanlara giden arkadaşlarımız ise Spasso Hyatt Regency Bar ve Intercontinental Mix Club’ ı çok beğenmişler. Bir grup arkadaşımız ise Tara Club ve Novotel’in gece hayatını beğendiklerini ifade ettiler.
Şehir içi ulaşımda özel araçlardan başka taksiler ve tuktuklar var. Tuktuk üstü kapalı 3 tekerlekli 4 yanı açık bizde eskiden pırpır diğe kullanılan motosiklet benzeri bir taşıt. Tuktuklar, Uzakdoğu’da genelde ulaşım için ve nostaljik gezi amaçlı olarak turistlere hizmet etmekte kullanılıyor. Tayland’ da direksiyonlar sağda ve trafik sağdan akıyor. Daha önce rehberimizden otele dönüş için taksi 150, tuktuk 400 Bahtın uygun olduğunu öğrendik. Bu arada Bangkok’ un iki ucu arasında trafik yoğunken bile taksimetre en fazla 200 BAHT yazıyor. Taksi şoförleri genelde taksimetre açmak istemeyebiliyorlar bu konuda dilerseniz pazarlık yapabilirsiniz. Zaman kaybetmek istemiyorsanız 100 Bahtı 6TL olarak düşünüp kabaca hesabınızı yapabilirsiniz. Ayrıca , şehir içi ulaşımında Skytrain dedikleri üstten giden metro oldukça kısa zamanda yoğun trafikten etkilenmeden ulaşımınızı sağlayabiliyor. Skytrain, trafiğin özellikle yoğun olduğu saatlerde büyük avantaj sağlıyor. Bangkok’ ta trafik İstanbul trafiğinden beter. Özellikle yoğun saatlerde 1-2 km yol için 2 saat kadar trafikte kalmanız mümkün. Bu durumu özellikle dikkate almanızı öneririm. Rehberimiz tuktukların biraz tehlikeli olduğunu da anlatmıştı. Patpong’taki alışverişten sonra arkadaşım ve ben, iki bayan olarak otele döneceğimizden taksi aramaya çalıştık. Ancak tuktuklar karşımıza çıktı. Tehlikeli olmasına karşın eğlenceli ve etnik görünüyorlardı. Biz de deneyelim dedik. Şoför araçla slalomlar atarak sağ şeritten kaptırıp gidiyordu. Bangkok’un sıcak ve nemli havasında bir parça serinletici etki yaratıyor, aracın içinde sağa sola savrulurken kahkahalarımız caddelere taşıyordu. Thai şoförün bizi eğlendirmenin görev sorumluluğuyla ışıldayan gözleri dikiz aynasından fark ediliyordu. Sonuçta herkesin endişeyle baktığı tuktuk bizim eğlence aracımız olmuştu.
Bangkok’taki günlerimizde otelde aldığımız kahvaltının ardından sabahları düzenlenen bilimsel toplatılardan ufkumuzu açan çok önemli bilgiler kazandık. Tayland’ın ünlü burun esteği uzmanları ( Prof . Dr . Choladhis Sinrachtanant ve Pakpoom Supiyahum gibi) ile Türk konuşmacılaın özel olarak hazırladığı konular ufkumuzu açtı. Özellikle uzakdoğulu rinologların bölge insanının burun estetiğine yaklaşımlarını dinlemek çok ilginçti. Bu bölgede bizdeki rinoplasti ameliyatlarında amaçlanan burnu küçültmenin tersine burnu büyültme amaçlı operasyonlar yapıyorlar.Uzakdoğulular mümkün olduğunca büyük burun istiyorlarmış. Bizim yaptığımız semer burnu düzeltmeye dönük cerrahiler gibi sentetik materyallerle ve ya otogreftlerle burun augmentasyonu yapıyorlarmış. Toplantı başkanımız Prof. Dr. Cemal Cingi de estetik kavramının kültürden kültüre çok değiştiğini vurglayan güzel bi konuşma yaptı.Ayrıca, bizde daha çok alt göz kapağı düzeltme ameliyatları yapılırken Uzak Doğu’da üst göz kapağına yönelik cerrahinin daha çok yapıldığını anlattı.Bu vizyonel kazanımımı da sizlerle paylaşmak istedim. Öğle yemeğinin ardından yola çıktık. Budizm eskiden beri ilgi duyduğum bir felsefedir. Buda, herşeyin geçici olduğu, bu sebeple gerçek kurtuluş için gayret edilmesi, arzuları yenmenin huzura kavuşturacağını ifade etmiştir.
Budizm’de Reenkarnasyon, Karma ve Meditasyon ana unsurlardır. Bu dünyada yaşamayı tercih ettiklerimizin sonraki yaşantımızı da etkileyeceği görüşü vardır. Canlı ve cansız tüm varlıkların ruhu olduğuna da inanırlar. Dolayısıyla Taylar canlı, cansız tüm varlıklara saygı içinde davranıyorlar. Zengin ile fakir yan yana aynı bölgelerde yaşıyor. Bangkok’taki ikinci günümüze kahvaltının ardından katıldığımız bilimsel toplantıyla başladık. Saat 14’te otobüsümüze binerek yola çıktık. Rehberimizin anlatımları eşliğinde şehir turu yaptık.
Gezimizin ilk durağı Grand Palace (Büyük Saray) idi. Sadece bu tapınakta kıyafet mecburiyeti var ( kolsuz penye, diz seviyesinde capri, terlik ile kesinlikle almıyorlar). Burası geçmişte yıllarca kraliyete ve ülke yöneticilerine ev sahipliği yapmış, yüksek duvarlı görkemli binaları, altın kaplamalı dantel gibi işlemeleri, heykelleri ile her noktasında kraliyetin gücünü vurgulayan sembollerle donatılmıştı . Ayrıca burası Tayland’ın Buda ve öğretilerine saygı ve bağlılık için yapılan tören yerlerinden biriydi.Dini kıyafetleriyle dolaşan rahipler manzarada görünüp kayboluyorlardı. Gezinirken bir ayine şahit olduk. Dua eden, ayin yapan budistlerin sakin ve adanmış ifadeleri ortamın havasını tamamlıyordu.
Oradan Wat Pho-Yatan Buda Tapınağı’na geçtik. Burası Bangkok’un en eski ve en büyük tapınağı ve yatan en uzun Buda heykeli burada. 46 metre uzunlukta 15 metre yükseklikte bu dev heykelde Buda’nın Nirvana’ya ulaşması betimlenmiş. Burası eğitim amaçlı olarak da kullanılan bir yer, masaj ın çıktığı yer ve günümüzde de masaj eğitimi veriliyormuş.
Daha sonra Wat Traimit‘e geçtik. Giderken yol üstünde Çin Mahallesi’ni gördük. Wat Traimit‘te dünyanın en büyük saf altın Buda heykeli var. 3 metre yükseklikteki heykel 5.5 ton altından yapılmış. Otobüsle geçerken çevrede gecekondu benzeri yapılarla yeni, lüks binaların yan yana olduğu; tropik meyveler, meyve suları; kavrulmuş börtü böcek; deniz mahsülleri satan tezgahlar fark ediliyordu. Daha sonraki yürüyüşlerimizde de rastlayacağımız tezgahların yanından geçerken hafif bir koku oluyordu ancak bu koku (kimilerinin rahatsız olmasına rağmen) insanın burnuna yapışıp kalmıyordu doğrusu.
Rehberimiz bulaşık deterjanlı bir su hazır bulunduklarını kirli tabakları bu suyun içine sokup çıkararak müşterilere kullandıklarını söyledi, bu bizim için mide bulandırıcı ama Tayların hijyen anlayışına uygunmuş. Ayrıca Tayland’da herkes buralarda yemek yiyor evde yemek pişirmiyormuş.
Otelimize varıp biraz dinlendikten sonra otobüsümüzle akşam yemeğimizi alacağımız Seafood Market Restaurant’a geçtik. Burası temiz, kaliteli ve yemekleri çok lezzetli olan bir yer. Hatta ne yiyeceğini sergiden kendin seçerek istediğin şekilde pişirtip yiyebilme seçeneğin de var. Yemekten sonra tekrar Patpong’ta alışverişin tadını çıkarıp ardından tuktukla otele döndük.
Bangkok’taki 3. günümüz, 6 Eylül doğa ve alışverişle geçti. Otobüsle yola çıktık. İlk durağımız Hindistan Cevizi çiftliği idi. Birer kahveyle Hindistan cevizi şekeri atıştırdık. Hindistan cevizi kabuğundan yapılma çantalar çok ilgi çekici ve güzeldi. Bu çantaları başka yerde görmedik. Otobüsle bi süre yol aldıktan sonra long tail adı verilen kanolara binip meşhur yüzen çarşı gezimize başladık. Muhteşem yemyeşil manzarada hindistan cevizi ağaçları, hediyelerle süslenmiş Buda heykelleri, günlük hayatlarından kesitleriyle yerel halk( ki oldukça fakir görünüyorlar), yanından geçtiğimiz kanolarda yemek yapan, meyve satan yerli kadınların görüntüleri eşliğinde Yüzen Çarşı‘ya vardık.
Burası sanılanın aksine şehir merkezinde değil, yaklaşık 90 dk mesafede ama kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Çevre halkın ürettiği yerel ürünleri sattığı yüzen çarşıda gezerek, kıyasıya pazarlıklarla doyasıya alışveriş keyfine vardık. Ardından otobüsle gittiğimiz Teak Ağacı Fabrikası’nı gezdik. Teak ağacından yapılma elişi tablo, heykel, tabla, kutu gibi hediyelikler sergileniyordu. Ağacı nakış gibi sabırla işleyerek yaptıkları ürünler bizi hayran bıraktı. Tekrar otobüslere binilerek Sampron Riverside’da Rose Garden Tatil Köyü’ne vardık. Açık büfe öğle yemeği, bulmaca gibi aromatik tatlar ve suşinin en seçkin örnekleriyle hem zihnimize hem damak tadımıza hitap eden bir yemek oldu. Daha sonra Thai folk dansları ve Tay-boks gibi çeşitli yerel şovlar ve fil gösterisini izleyip fillerle fotoğraf çektirdik.
Siam Niramit Restaurant‘ta yediğimiz akşam yemeğinin ardından gittiğimiz Siam Niramit dans gösterisi bulunduğumuz coğrafyanın binlerce yıllık mitolojik, kültürel ve tarihini anlatan; sahnesiyle Guiness rekorlar kitabında yer alan çok özel bir sunumdu.
7 Eylül sabah erkenden Bangkok’tan Pattaya‘ya hareket ettik. Yol üstünde Timsah Çiftliği ve Thousands Stones Taş Park‘nı ziyaret ettik. Gezimizin en heyecanlı bölümü burasıydı. Parka girdiğimizde kendimizi muhteşem yemyeşil manzara içinde fosiller ve antik hayvan figürleri heykelleri arasında bulduk. Gezdikçe, her an hayranlığımızı arttıran, bölgeye özgü ve hepsi birbirinden güzel hayvan türleriyle karşılaşıyorduk .Üzerinde yürüdüğümüz platformun altında, kimi suda, kimi havuz kenarlarında yatan çok çeşitli türde binlerce timsah vardı.
Hem de besleyebiliyorsunuz. Burada timsahları 1,5-2 yaşına kadar besleyip sonrasında etinden derisinden faydalanıyorlarmış. Kafes dışında aşılı evcilleştirilmiş kaplanlar, çok az bulunan beyaz Bengal kaplanları var. Bunların yanına oturup fotoğraf çektirebiliyorsunuz. Yavru kaplanları kucağınıza alıp biberonla besleyebiliyorsunuz. Timsah üzerinde oturarak veya yavru timsahı kucağınızda severken fotoğraf çektirebiliyorsunuz. Biz bir de iki filin hortumları arasında yukarı kaldırılırken fotoğraf çektirdik. Her bir kare 200 Baht. Burada yer alan Chang Nehri’nde 1,5-2 metrelik devasal kedi balıklarını seyrettik. muhteşemdi.Pattaya yolundaki diğer durağımız Tayland’ın dünyaca ünlü değerli taşlarının işlendiği ve sergilendiği Word Games Stone Part mücevher showroom idi. Kraliyet Mücevher Sarayı, devlete ait bir tesismiş. Değerli taşların özelliklerini anlatan bir video sunumundan sonra hepimiz alışveriş için psikolojik olarak hazırdık. Alışveriş sonrası mutlu yüzlerle Pattaya’ya otelimize vardık. Yemekten sonra Tayland’a gelmişken olmazsa olmaz Thai masajımızı aldık.
Pattaya merkezindeki Pothıvey masaj salonu gerçekten temiz ve işini ustaca yapan bir yer. 2 saati 600 Baht yani 36 TL. Tüm vücutlarını kullanarak pijama üzerinden tüm vücut masajı yapıyorlar. Biraz yogavari bir masaj. Pattaya deniz kenarı bir yer. 150 metreyi bulan gelgitlerden ve dibinin ince kumdan olmasından dolayı denizi bulanık. Gündüz girdiğiniz denizde gece yürüyebiliyormuşsunuz.
Masajdan sonra meşhur Alcazar Show‘a gittik. Tüm dansçıların ‘ladyboy’ olduğu danslı müzikli kabare. Danslar ve şarkılar hem batıdan hem de uzak doğudan örneklerle seçilmiş ve tüm ‘lady’lerin hem kendileri hem de kostümleri çok güzel. Pataya’da 1. ve 2. cadde arka arkaya ve 1. cadde deniz kenarında uzanıyor ucunda meşhur Walking Street var. Bu sokak trafiğe kapalı, sağlı sollu binlerce çeşit her zevke hitap eden çeşitli barlarla dolu 1 km uzunlukta bir sokak. Deniz kenarında bir çok balık lokantası da var.
8 Eylül, Tayland’daki son günümüzde sabah erken kalkarak üç boyutlu resim sergisi olan ve dünyada eşi benzeri görülmediğimiz Art in Paradise sergisine gidiyoruz. Çok eğlenceli bir yer kesinlikle tavsiye ediyoruz. Burada her fotoğrafın önünde keyifle fotoğraf çetirmek isterseniz en az 2-3 saat ayırmanız gerekiyor. Otelde buluşup otobüsümüzle yola çıkıyoruz Bangkok’ta alışveriş merkezlerinin bulunduğu bölgede serbest zaman veriliyor. Biz daha çok etnik ürünlerin satıldığı MBK alışveriş merkezini seçiyoruz. Marka çantaların, bavulların, altın, gümüş takıların 1. Sınıf taklitleri var, Thai ipeğinden şallar, etnik eşyalar var. Bata mağazası var ki çok çok ucuz. Bu alışveriş bölgesi için tam bir gün bile az gelebilir.
Tayland ‘ın tam bir alışveriş cenneti olduğuna karar veriyorum. Ayrıca sevdiğiniz ne varsa almaya çalışın inanın pişman olmuyorsunuz. Patpong’da pazarlık şart, Yüzen Çarşı’da da pazarlık olmazsa olmaz ama diğer yerlerde ne derlerse o fiyat geçerli. Ardından otobüsle havaalanına gidiyor ve Tayland’a çok güzel anılarla veda ediyoruz.
Yazar: Elif Gülin Koçan / kocanelif@yahoo.com.tr
Fotoğraflar: Seçkin Ulusoy / endokbb@hotmail.com