5.1.11
Harika olmasa da Cititel Express’teki son kahvaltımızı alıp, check-out’umuzu yapıyoruz. Kuala Lumpur’a  veda vakti. 3 güzel ve renkli günümüz geçti KL’de. Bakalım Singapur da KL kadar renkli mi? Singapur’a Air Asia ile gideceğiz. Son yıllarda hep, dünyanın en iyi “Hesaplı Havayolu” seçilen Air Asia, KLIA (Kuala Lumpur International Airport) yerine LCCT (Low Cost Carrier Terminal) denilen terminali kullanıyor.
Uçaktan Singapur Yaklaşık 1 saatlik uçuştan sonra Singapur’un Changi Havaalanındayız. Havalanında biraz para bozdurup Singapur Doları aldıktan sonra taksi kuyruğuna giriyoruz. Singapur sıkı bir kurallar ülkesi. Taksiler mutlaka taksimetre açıyorlar. Bu yüzden aldatılma korkusu olmadan taksiye binebilirsiniz.
15 dakika sonra otelimizdeyiz. Otelimiz Geylang semtinde.  Şoförümüz, burasının Singapur’un Red District’i  olduğunu söylüyor. Güvenlik sorunu olup olmadığını soruyorum. “Kesinlikle olmaz, içiniz rahat olsun” diyor .   KL de olduğu gibi Singapur’da da şehir merkezinden biraz uzakta, ama metro istasyonuna yakın, hesaplı bir otelde rezervasyon yapmıştık. Kısmet Geylang’aymış…
Check-in yapılırken resepsiyona Singapur şehir haritası soruyorum.  Ama yok. Kalmamış. “Hemen karşı otelden alıp gelelim” diyorlar. Odamıza çıkıyoruz. Odamız küçük ama rahatsız edici hiçbir sorun yok. Temiz, klimalı, ferah. Valizleri açıp, hemen çıkıyoruz.  Resepsiyona haritayı soruyorum. Karşı otelde de kalmamış. Canım sıkılıyor. Harita, gezilerimde benim için önemli bir yardımcı ve mutlaka otel lobilerinde işimi görecek haritalar bulunur. Ama burada yok işte.  Üstelik burası Singapur…
Neyse belki merkezde buluruz.Metroya giderken  yol üstündeki bir kafede bir soğuk bira molası veriyoruz. Aslında pek bira seven bir adam değilim ama İsmail’e eşlik etmek için onun yanında ben de içiyorum. 3 e 1 filan gibi…Metro istasyonundayız. Bileti gişeden alabileceğimiz gibi makinelerden de alabiliriz. Makineler daha ucuz. Öyleyse oradan alalım. Ama önce hangi istasyonda ineceğimize karar vermemiz, sonra da bu aletin nasıl çalıştığını sökmemiz lazım.
Hava sıcak. Makine başındaki 1-2 başarısız girişimden sonra iyice terliyorum. Arkada İsmail durumdan memnun, başarısızlığıma kahkahalar atıyor.  Neyse 3. denemede biletlerimizi almayı beceriyorum.
Hadi gene gülsene İsmail Efendi !20 dakika sonra Raffles Place’teyiz. Singapur’un gökdelenlerle dolu iş merkezi burası. Gökdelenler arasında, “Köyden indim şehire” havasında dolaşıyoruz. Ah harita ah, işte buralar için lazımsın sen. Neyse az sonra Marina Bay’deyiz.  Şükürler olsun. Artık haritasız da idare edebilirim. Buraları çalıştığım yerler…
Foto 2 Marina Bay - Merlion Marina Bay, Singapur’un keyifli zaman geçirilecek yerlerinden. 3 gökdelen üzerine oturtulmuş bir gemi şeklinde tasarlanan, 2500 odalı muhteşem  Marina Bay Sands Oteli,  Londra’nın ünlü Milenyum Çemberinin bir benzeri olan “Singapur Flyer” adlı dev dönme dolap , yine çok ilginç mimarili, dev bir cam kavun gibi duran Esplanade Tiyatrosu, Singapur’un sembolü  “Merlion” ve Merlion’un arkasında fon oluşturan dev gökdelenler…Marina Bay’den ayrılıp, Singapur nehrinin karşısına, “Civic District” e geçiyoruz. “Civic District”, benzetmek gerekirse İstanbul’daki tarihi yarımada gibi. Singapur’un kuruluş bölgesi.  Buradaki yapılaşma nehrin öte yanındaki iş merkezinde olduğu kadar dikey değil. Bu yakada daha tarihi yapılar ve devlet binaları var.
Foto 3 Yüksek Mahkeme Binası Burası,  Sir Thomas Stamford Raffles’ın, 1819’da zamanın Johor Sultanlığından, bir anlaşmayla Singapur adasının kullanım hakkını alıp, kolonisini kurduğu yer… Raffles, Singapur kolonisini kurduktan 5-6 yıl sonra, 45 yaşında ölmüş ama burada hala itibarı en yüksek adam…
Singapur, 1965’e kadar İngiliz kolonisi olarak kalmış. Bugün 5 milyonluk şehrin, yaklaşık %75 i Çin kökenli. Bunların birçoğu Hristiyan ama Budizm gene de 1. sırada. Nüfusun yaklaşık % 15 i de müslüman. İlginç olan ise her 6 kişiden birinin dinsiz olması.
Singapur,  nüfus yoğunluğunda , dünyada Monaco’dan sonra 2. imiş. Ancak bu kadar yoğun nüfuslu bu küçük adada, yeşil alan oranı % 50 nin üzerindeymiş. Bu sayede , yaşanabilecek harika bir şehir olmuş.
Son derece bakımlı parklar, Yüksek Mahkeme, Sanat Müzesi, St. Andrews Katedrali gibi binaları gördükten sonra Parlamento binasının önünden geçerek tekrar nehir boyuna geliyoruz. Nehrin karşı yakasında nehirboyu lokantaları var.  Yavaştan karnımız acıkmaya başladı. Köprüden karşıya geçip bir lokantaya oturuyoruz.
Akşam çökerken, parlamento binası, gökdelenler dikkat çekici ışıklarıyla güzel fotograflar veriyorlar. Biz de çekiyoruz tabii…
Foto 4 Parlamento Binası Hava kararıyor. Singapur gece de çok güzel. Hele de nehir boyunda.
Yağmur başlıyor. Ama yağmur var diye dolaşmaktan vazgeçecek değiliz. Durmak yok yola devam… Aklıma gelmişken bir tavsiyede bulunayım. Singapur’da çantanızda portatif bir şemsiye taşıyın. Yağmurun ne zaman yağacağı belli değil ve yağmurluk bu tropik iklimde insanı terletiyor.
Foto 5 Marina Sands Oteli Otele dönme vakti. Geylang’a yine metroyla gidiyoruz. Ultra modern Singapur merkezden sonra, Geylang biraz daha bizden bir mahalle… İstasyonun önündeki çadır-çarşıdan geçerken bir dönerci dikkatimizi çekiyor. Durup sohbet ediyoruz. Amasyalıymış. Dünyanın bir ucu Singapur’un bir banliyö semtinde ekmek peşinde vatandaşımız…
Foto 6 Singapur Nehri Kıyısından Bizi havaalanından otele götüren taksicimiz burasının Red District olsa da kesinlikle güvenli olduğunu söylediğinden içimiz rahat. Gece yarısı da olsa, sokaklarda renkli bakkallar, manavlar, kafeteryalar  arasından huzurla otelimize gidiyoruz.
Aslında bu kenar mahalleler bir şehri gerçekten tanıyabilmek için mutlaka görülmesi gereken semtler…
6.1.11
Foto 7 Fullerton Hotel Sabah erken kalkıyoruz. Saat 9 gibi gene “Civic District”teyiz. İlkönce dün dışarıdan gördüğümüz St. Andrews Katedralinin içine giriyoruz. Oradan çıktıktan sonra istikametimiz Raffles Otel. Sıkı bir gezgin olan Melih Abimiz  burayı görmemizi ve bir çay içmemizi sıkı sıkı tembihlemişti.
Foto 8 Raffles Hotel Dünyanın en tanınmış otellerinden olan bu otel, 1899 da koloniyel tarzda yapılmış. 1930 lara kadar otelde Asyalılar kalamıyormuş. 4,5 metre tavanlı odaların hepsinin taban döşemesi teak ağacındanmış. Bugün geceliği ortalama 1000 TL olan otelin sayısız ünlü müşterileri arasında Ernest Hemingway de varmış.
Gerçekten keyif alarak dolaştığımız Raffles otelin iç avlusunda, Sir Stamford Raffles’ın da bir büstü bulunuyor.  Otelin adı Raffles ama aslında otelin ilk sahipleri  “Sarkis Biraderler” adlı bir Ermeni aileymiş. 1930 larda bunlar batınca, Singapur hükümeti Raffles Hotel Ltd diye bir şirket kurmuş ve oteli devralmış. Ondan sonra da büyüyüp gitmişler işte. Yakında Zorlu grubuyla İstanbul’da da bir Raffles Hotel açacaklarmış…
Raffles Hotel kapıcısıyla, bir fotograf çekilip bu müstesna otelden ayrılıyoruz.
Kusura bakma Melih Ağabey, saat henüz 10 du ve bahçede çay servisi başlamamıştı. O yüzden çay keyfi yapamadık. Ama meşhur Long Bar’ı, kapalı da olsa, izin isteyerek şöyle bir dolaştım.
Foto 9 Farklı Dünyaların İnsanı 2 Singapurlu Raffles Hotelden sonra, geze geze Funan Mall adlı elektronik alışveriş merkezine geldik. Aslında bir şey alma niyetimiz yoktu. Ama Singapur’a gelip te elektronik ürünlere bir göz  atmamak olmaz dedik ve buradayız işte. Önce bir kahvaltı yapıyoruz. Otelde kahvaltı yoktu çünkü…
Dükkanları dolaşırken çok istediğim ama pahalı diye alamadığım bir  kompakt fotograf makinesini, burada, Türkiye’deki fiyatının %60 ına bulunca kendimi kolayca ikna ediyorum.
Funan Mall’dan çıktığımızda çocuklar gibi mutluyum. Boynumda yeni küçük makinem asılı artık.
Bir taksiye atlayıp ünlü alışveriş  caddesi  Orchard Street’e gidiyoruz. Yağmur yağıyor yine. Ama belli ki Singapur yağmura çok alışık. Cadde üzerindeki dev alışveriş merkezlerini ve süper lüx mağazaları hiç ıslanmadan dolaşabiliyorsunuz. Mağazaların önlerindeki yaya yollarının üstleri kapalı.
Foto 10 Alışveriş Caddesi Orchard Street 1-2 saatlik Orchard Street gezisinden sonra, kısıtlı vaktimizi değerlendirebilmek için bir taksiye biniyoruz. Taksicimizden önce Little India, daha sonra Chinatown istiyoruz.
Şoförümüz bize elinden geldiğince rehberlik de yapıyor. Geçtiğimiz yerleri bize tanıtıyor. Little India’dan geçtikten sonra Chinatown’dayız. Chinatown’un yılbaşı fenerleriyle süslü ana caddesi South Bridge Street’te ilerliyoruz. Caddede Küba tarzı 2-3 katlı binalar ilgimizi çekiyor.  Önünden geçtiğimiz ara sokaklar, renkli tezgahlarla dolu. En son harika bir Budist tapınağının da önünden geçince apar topar şoförümüzden bizi indirmesini istiyoruz. Buraları öyle taksiyle gezilecek yerler değil. Sindire sindire dolaşmamız lazım.
Foto 11 Buddha'nın Dişi Tapınak ve Müzesi İlkönce, az önce önünden geçtiğimiz  Buddha Tooth Relic Temple and Museum’a gidiyoruz. Tang Hanedanı mimari tarzıyla 50 milyon $ a yapılan tapınak henüz 2007 de açılmış ve kısa sürede popüler bir cazibe merkezi haline gelmiş. Tapınakta, Myanmar’daki eski bir Budist tapınağında bulunan ve Buddha’nın dişi olduğuna inanılan bir diş kalıntısı saklanıyor. İçerideki kutsal hava, olağanüstü güzel ince ve renkli süslemeler, yüzlerce küçük buddha heykelcikleriyle daha da etkileyici bir hale getirilmiş.
Foto 12 Sri Mariamman Tapınağı Burayı Singapur’da mutlaka görülmesi gereken yerler listesine alıyorum.
Tapınaktan çıkıp South Bridge caddesinde, az önce taksiyle geldiğimiz yöne doğru ilerliyoruz. Cadde boyunca gördüğümüz canlı renklerle boyanmış Küba tarzı evler, burayı bize daha çok sevdiriyor. İleride, Kuala Lumpur’da gezdiğimize benzeyen bir Hindu tapınağı görüyoruz.
Bunun da adı Sri Mariamman Tapınağı. Sri Mariamman, hastalıkları iyileştirdiğine inanılan bir Hindu tanrıçası imiş, ve  bu tapınak ta ona adanmış. KL’de gezdiğimiz tapınağa çok benzediği  ve de artık Singapur’daki son saatlerimize yaklaştığımız için, şöyle bir kapısından bakıp devam ediyoruz.
Foto 13 Chinatown'da restaurantlar Caddesi Sri Mariamman tapınağının yanındaki Pagoda Street’e giriyoruz. Sokakta uzakdoğuya ve Singapur’a özgü hediyelik eşyalar satan tezgahlar var. Birkaç tezgahla ilgilenip hediyelik bir şeyler  alıyoruz.
Hava yavaş yavaş kararıyor. Sadece yaya trafiğine açık bu sokakların üstüne çapraz çekilen tellere asılmış kırmızı fenerler,  lacivertleşen gökyüzünü renklendiriyor,

Artık yavaş yavaş Singapur’dan ayrılma vakti geliyor. Singapur, 1 hafta kalınsa her günü renkli etkinliklerle doldurulabilecek bir şehir. Biz sadece  1,5 gün ayırabildik bu harika şehre.
Bizi Kuala Lumpur’a götürecek uçak 23:35 te. Yaptığımız alışverişin vergi iadesi işlemleri de olacağından havaalanına biraz erken gitmemiz gerek.

Foto 14 Palmiye yaprağında chilly soslu yengeç Chinatown’dan yine metroyla otele gidip valizlerimizi alıyor ve Singapur’a veda ediyoruz.
Yarın sabah kısmetse Kamboçya’dayız.  Bu gezimize adını veren, yoksul ama sıcak ülkede…

Yazan: Erdoğan Özen

Gezi tarihi: 5-6.1.2011

erdozen@gmail.com

Hava Durumu
Bunlara da göz atın
Tags: Singapur

Benzer yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed