Bir yerlere gitmek istendiğinde her zaman sessiz sakin olsun kafa dinleyebilelim
klişesi ön plana çıkar. Biz fotoğrafçılar için de en önemlisi en iyi kareleri
ne zaman nerede yakabiliriz sorusunu doğru bir şekilde yanıtlamaktır.
Yaklaşık 1.5 senedir Çorlu Özel Pera Dil Akademisi
Fotoğrafçılık Kursları ‘nda ders vermekteyim ve en çok talep edilen yerlerden
biri de Yedigöller oldu. Bu seyahat belki de hayatımda en çok keyif aldığım
geziler sıralamasında 1. sıradaki yerini her zaman sağlamlaştırmıştır. Eğer
amacınız fotoğraf çekmekse Yedigöller için en uygun zaman Ekim-Kasım ayları…
Çünkü sonbaharın sarısını, kırmızısını, yeşilini, kahverengisini, tüm renkleri
bir arada bulabilmek ve belki de birçok yerde karşılaşamayacağınız yansımaları
bulmak için bu zamanı iyi kullanmak gerekiyor.
Öncelikle böyle bir gezi için nasıl bir organizasyon yapılması gerekiyor
biraz bundan bahsetmek isterim. Yedigöller ‘e ulaşmak için 2 farklı yolunuz
var. Birincisi Bolu ‘dan sonra Mengen yoluna dönüp oradan da Yedigöller
ayrımına girerek 40 km mesafedeki yolu gitmeniz gerekiyor. Fakat Mengen-Yedigöller arasındaki yol bir
hayli bozuk ki 40 kmlik yolu yaklaşık 1.5 saat gibi bir sürede gitmeniz gibi bir durum söz konusu.
İkinci alternatif ise Bolu ‘dan sonra 50 km mesafeli direk Yedigöller ‘e çıkan bir
yol. Bu yol diğer yola göre biraz daha düzgün ama çok virajlı ve tırmanışlar
inişler bir hayli fazla. Sonuç olarak her iki yoldan da gitseniz aynı sürede
yolu kat ediyorsunuz. Oraya vardığımızda bizi tek hayal kırıklığına uğratan
durum, yaprakların dökülmüş olmasıydı. Zaman olarak 18 Kasım tarihinde oraya
gitmiştik. Normalde o tarihlerde böyle bir durum söz konusu olmazmış fakat biz
gelmeden 2-3 hafta önce kısa süreli bir kar yağışı sebebiyle yaprakların hepsi
dökülmüş. Aslında bu cenneti Kasım ayına bırakmamak gerekiyor diye düşünüyorum.
Ama yine de Yedigöller fotoğrafçıların Türkiye ‘deki Kabe ‘si bence…
Yaklaşık 1600 metre yüksekliğe kadar tırmanış devam ediyor. Son 15 km ise tamamen inişle
devam ediyor. Yedigöller ‘in bulunduğu rakım ise 537 metre. Tamamen doğal
olarak oluşan; Büyükgöl, Sazlıgöl, İncegöl, Nazlıgöl, Deringöl, Kurugöl ve
Seringöl isimli 7 adet gölden oluşan çok nadide bir yer olan Yedigöller ‘de en
büyük sıkıntı konaklama seçenekleri. Yedigöller Milli Parkı eskiden milli
parklar tarafından işletilirken şimdi merkezi Bolu ‘da bulunan özel bir şirket
tarafından işletiliyor. Konaklama için Büyük Göl kenarındaki Göl Evi ve bunun 1.5 km ilerisinde bulunan Dağ
Evleri var. Göl evi 15 kişi kapasiteli ve daha çok gruplara veriliyor. Biz 2 gece konaklama için kişibaşı 75 tl vermiştik. şu anda fiyatlar nedir bilmiyorum açıkçası. Dağ evlerinde ise çift kişilik konaklama gecelik 120 tl idi en son ama tabiki 4 kişilik grup konaklaması kişi başı 30-40 tl’ye geliyordu.
Dağ evleri ise toplam 6 adet ve 4 er kişilik olmak üzere dizayn edilmiş. Biz ekip
olarak bu işin organizasyonunu yaparken en çok dikkat ettiğimiz husus erken
rezervasyon oldu. Gerçekten oranın keyfini çıkararak konaklamak istiyorsanız
burada kalmanız gerekiyor. Aksi takdirde Yedigöller ‘e en yakın konaklama yeri
yaklaşık 30 km ilerde bulunuyor. Biz 18 Kasım 2010 tarihinde oraya gitmeye karar verdiğimizde
Eylül sonunda tüm organizasyonu yaptık ve konaklama yer ücretlerini peşin
olarak yatırarak yerimizi ayırttık. Ayrıca yemek konusu da biraz sıkıntılı.
Sadece yemek yenmesi için yapılan Kır Gazinosu var ve bu gazino dışında yemek
alternatifiniz yok. Eğer ki bizim yaptığımız gibi direk Göl Evi ‘nde veya Dağ
Evleri ‘nde konaklayacaksanız tüm yemek malzemelerinizi yanınızda götürmeniz
gerekiyor. Ayrıca evler şömine ile ısındığı için ilk geldiğinizde orayı işleten
firma tarafından 1 el arabası odun size ücretsiz olarak veriliyor. Onun dışında
talep edeceğiniz yakacaklar ise ücretli. Cep telefonları çekmiyor ancak yukarda
bulunan seyir terasına çıktığınızda telefon biraz çekmeye başlıyor. Hatta o
derece ki telefonlar çekmediği için oranın işletmesini yapan ekip bile
telsizlerle haberleşmeyi sağlıyor.
Eve girdiğimizde ise tam bir şok yaşadık ki bu kadar güzel dizayn edilen bir ev
beklemiyorduk. Girişte çok büyük bir teras, terasta mangal, yaklaşık 20 kişinin
aynı anda yemek yiyebileceği kadar piknik masaları, ortasında çıtır çıtır yanan
bir şömine ve büyük bir salon, üst katta 2 şer, 3 er ve 4 er kişilik odalar,
mutfakta buzdolabı, fırın, dolaplarda tabaklar, bardaklar vs. her şey vardı.
Tabi bi de hava karardığında vardığımız için tam seçemeyip, sabah bizi
karşılayan Büyük Göl ‘ün mükemmel manzarası. Ertesi sabah güzel bir kahvaltı ve
sonrasında turlamaya çıktığımızda her taraftan farklı bir manzaraya sahip bir
yerle karşılaştık. Çok fazla yürüyüş yapabileceğiniz parkurlar var. En güzel
manzaralar ise biraz tırmanış sonrasında ulaşabileceğiniz şelale ve dilek
çeşmesinde çıkıyor. Şelale her açıdan ayrı bir fotoğraf. Dilek Çeşmesi ‘nde ise
5 tane su akan boru var. Her birinden su içerek dilek tutuyorsunuz. Tabi bir de
evde dahil hiçbir yerde sizlerin peşinden koşan sincapları da unutmamak
gerekir. Dönüş yolunda ise yaklaşık 1600 metre yükseklikte bulunan Kapan Kaya Seyir
Terası ‘ndan ise doğayı dağları, gölleri kuşbakışı olarak izlemeyi kesinlikle
unutmayın. Ayrıca ekip olarak gidecek arkadaşlara bir tavsiye. Özel araçlarla
giderseniz daha rahat edersiniz. Aksi takdirde çok sarsılmalı bir yolculuk sizi
bekliyor olacak…
Yazar: Emre Ahmet SEÇMEN 18-19/ Kasım/2010
Pera Fotoğrafçılık Kulübü – Fotoğrafçılık Eğitmeni